: Sultanım buyurdu ki: Hanımı vefat eden, çocukları evli bir adam geldi. Kızı,babasından oturduğu evini satıp kendileri ile kalmasını istediğini belirtmiş. Sultanım şahsa demiş ki; sen dinçsin. Kendi işlerini yapabiliyorsun. Enişte evinde rahat edemezsin demiş. Adam demiş ki: 25.000 TL param var. Ben en fazla bu şehirde sana güveniyorum. Bu paranın 5.000 TL si bana en azından iki sene yeter.Para sende emanette kalsın" deyip parayı masaya bırakarak çekip gitti.Adama bir şey diyemedim. Parayı da dükkandaki raf üzerinde duran bir tahta sandığın içine koydum. Ertesi gün manevi bir emir aldım: İzmir'de tanıdığım ve sevdiğim bir zatın kerameti zahir olup halk öğrenmiş. Bunun üzerine bu Veli'nin kolunda sepet içinde kaçak boncuk, pullu malzeme satması, bu şekilde adının kaçakçıya çıkıp zahir olan velayetinin gölgelenmesi gerekmekte imiş. Sultanım kaçak incik, boncuk alıp Konya'ya götürmesi gerekmekte. Konya'da Kapı Cami yanında bir şahsın bunu alıp İzmir'e götürmesi gerekmekte imiş. Necib Sultan, düşünmeye başlamış. Bir sepet kaçak malzemeyi nereden bulacak, nasıl satın alacak. "Hak Teala sebepleri peşi sıra getirir" dedi. Ertesi gün Şehirdeki Aptalların (romenlerin) içinde onların velisi olan birisi dükkana geldi. Elinde üzeri bezle örtülü dolu bir sepet vardı. Bana dedi ki: Necib Efendi bunun içi kaçak boncukla dolu. Paraya ihtiyacım var. Bu sepetteki malın bedeli 20.000 TL amma ben seni tanıyorum. Bana önden 5.000 TL ver. Bunu malı bana getirenlere verip kredimi devam ettireyim, ihtiyacım var" dedi. Baba sultanın aklına kendisine emanet bırakılan 20.000 TL para geldi. Hemen bu parayı alıp sepet sahibine verdi. Sepeti eve getirdiğimde evdeki hanımım bu boncuğa ihtiyacı olduğunu söylediyse de hiçbirisine dokunamazsın dedim. Hemen Konya'ya gitmek için yola çıktım. Bir Konya arabası durdu. En arkada bir kişilik yer vardı. Sepeti bagaja yükledik. Mersin üzerinden Konya'ya doğru yola çıktık. Erdemli girişinde Jandarma durdurdu. Kaçak eşya arıyorlar. Benim sepeti de indirdiler. Bagajda Suriye'den kaçak gelen 32" lik bir televizyon buldular. Sahibini indirdiler. Benim sepeti geri bagaja yüklediler. İçimdeki ilk korku geçti. Aynı şekilde iki arama noktasını daha geçtik. Her defasında sepet aşağı indirilmekte ancak üzeri örtülü bez kaldırılıp içine bakılmamakta idi. Konya'ya vardım. Sepeti Kapı Camisindeki yere getirdim. Bu yükü karşılayacak bir Veli zat dedi ki: Buna ihtiyaç kalmadı. Sen gecikince kaçak boncuğu Adapazarı'ndan temin etmişler İzmir'deki o zatta bu sepeti koluna takıp bedestende dolaştırmış ve adı "kaçakçı" ya çıkarak mesele hallolmuş dedi ve gitti. Ben elimde içi ağzına kadar kaçak malla dolu sepet kaldı. Kime nasıl satılır bilemediğim için Konya'dan eskiden tanıdığım bir kaç dükkana teklif ettiysem de iltifat etmediler ve beni de kaçakçılık yapıyor zannettiler. O sırada Beyi çercilik yapan karı koca tanıdığım Metli Sultan'a devam eden bir derviş aileye rastladım. Evlerine davet ettiler. Sepeti yanıma alıp evlerine gittiğimde ilk gördüklerinde bana "Sultanım" deyip elimi öpmeye kalkışan bu aile, sepet içinde kaçak boncuk satmak istediğimi anlayınca şaşırdılar ve soğuk davrandılar. Ben onlara "Sepet burada kalsın ben babama uğrayıp dönüşte alırım " deyip ayrıldım. Tekrar Dörtyol'a döndüm. Aradan tam altı ay geçti. Parayı emanet eden adam hiç yanıma uğramıyor ve benden uzak duruyordu. Bu da garibime gitti. Altı ay sonra tekrar Konya'ya gittim. Sepeti bıraktıklarımın evine uğradım. Bana iki kutu getirdiler. Her bir kutuda 20.000 Tl vardı.%100 karla satmışlar ve bana şu teklifte bulundular: Aynı şekilde bir kaç sepet kaçak mal getirirsem bu parayı o zaman vereceklerini söylediler. Ben birazda yüzsüzlük yaptım yirmi binTL olan kutuyu alıp, parayı peşin vermeden bana mal vermezler deyip 20.000 TL yi aldım ve geri geldim. Dükkana girip parayı tahta sandığın içine koydum. Ertesi günü, parayı emanet eden şahıs geldi bana sert bir şekilde parasını geri istedi ve parayı yeyip içtiğini biliyorum bari kalan kısmını ver,çocuklarımla aram açıldı" deyince ben raftaki sandığı indirip önüne koydum. İçindeki yirmi bin lirayı adamın önüne koydum. Adam şaşırdı. Meğer dışarıda neler duymuş. Kaçakçılık yaptığımı parayı yediğimi duyup içinden farklı düşünceler geçirmiş. Parayı görünce adam durakladı ve: Hakkını helal et. Benim eski paramdan zaten harcayacağım para var bu sende geri kalsın dediysem de parayı almaz ise dışarıya fırlatacağımı söyledim adam parayı aldı çıktı. Ertesi gün adam dünyasını değişmiş ve cebindeki para mirasçılarına kalmış. Necib Sultanım Emanetin riskinden bahsederken bir olay daha anlattı: Zengin birisi kasasını açarak içindeki dolu parayı gösterdi ve bana dedi ki:Necib Efendi ben dağıtamadım. Bunu al senin dağıt dedi. Düşündüm: adam ömür boyu biriktirmiş ancak cimriliğinden dağıtamamış. Bana yükünü devredecek. Bu nedenle sessiz kaldım ve oradan derhal ayrıldım. Necib Sultanım şunu ifade buyurdu:"Evlat nefisle imtihan zor. Sekiz çocuk okuyor. Yokluk var. Nefsim kayabilir. Allah geçirirse imtihanı geçebiliriz. Yoksa zor buyurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder