MÜRŞİT MÜRİDE NE YAPAR?
AZİZİM Hasan Efendi anlatmıştı idrakimizin alacağı kadarıyla.Nefsin kötü hallerini, Hırs,Kibir,şehvet,Öfke,Adavet,cimrilik,Mevki makam isteği v.s gibi her insanın geninde mevcut olan menfi çekimleri insanın bedenine dolanmış ,onu sıkarak yahut zehirli dişleri ile sokarak öldürmeye çalışan bir yılan'a benzetmişti.Mürşit,elindeki kılıçla bu yılanın boyun ,sırt ve kuyruğuna vurarak yarısına kadar kesip yara açar.Bu darbenin tesiri ile yılan kıpırdayıp zarar verme gücünü kendinde bulamaz.Bundan sonrası için müritte,çalışarak ,gayret ederek bu yaranın kapanmasına mani olup(tembellik etmeyerek)yılanın kalan kısmınıda kendi kesecektir.Nefis yılanının bedenini Mürşit tamamen kopartmadığı için mürit tembellik edip,gayret içinde çalışmazsa bu yara zamanla iyileşir ve yılan tabiatında olan zararı icra eder demişti.Mürşidin müride bir bilgi yüklemesi,bir bilgi transfer etmesi gibi bur durum yokmuş.Aksi durumda ,ümmi olan,konuşma yeteneği bulunmayan ,sadece nazarla iş gören evliyaullahın konumunu izahta zorlanırız.O halde etkileşim nasıl oluyor yahut sistem nasıl işliyor denirse Galiba Mürşitte oluşan bir çekim kuvveti,kişiyi diğer çekim alanlarından çıkarıp kendi alanında muhafazaya alıyor.Tıpkı Güneş'e bağlı,güneş etrafında dönen gezegenler gibi.Varlıkları güneşe tabi.
Ay'ı (Kamer'i)sorsan (niçin dünyanın etrafında dönüyor diye)Dünyasız bir şey gerçekleşmiyor ki.
Kabuksuz bir taam yokki.
Ayı'nın on türküsü varmış dokuzu ahlat(olmamış armut)üzerine imiş.Bir veliyullah sözünü okumak,nakletmek tüm işimiz."NUTK-I EVLİYA ENTAK-I HAKK'TIR"Evliyanın sözü,Allah'ın(C.C)sözüdür demişler.Evliyalar arasında zaman farkı olarak asırlar bulunsa dahi sözler hep aynıdır.Çünkü Hakikat Değişmezmiş.Bu nedenle arayış içinde olanlar(dert sahipleri)çok rahatlıkla asırlar öncesinde yaşamış bir veli'nin sözlerinde kendine ait bir şeyi mutlaka bulur.
Gelelim içinde bulunduğumuz zaman'a.son zamanın içinde olduğumuz için,kurumsal olarak toplum ve devlet himayesinde adresi belirli arınma merkezlerinin kapatılması üzerinden 90 yıl geçtiğinden,dünyasını değişmiş büyüklerin yerine bilinen yeniler gelmediğinden mutlaka toprak 90 yıl önce bağrına bırakılmış tohumu çatlatarak yeşertecektir.Bunu bekliyorum.Vakıa suresinin 11 -12-13-14 ayetleri MUKARRABİN(ALLAH'A C.C. YAKINLIK PEYDA EDENLER)'inin çoğunun eski ümmetlerden,birazının sonrakilerden olacağını haber vermekte.Haşa,nefsimiz için bu kelamlardan bir paye ve iddiada yok.Ancak,işin zorluğunu ifade açısından belirttim.Peygamber mirasçısı olan Evliyayı toplum ne kadar kabulleniyor.Bu ölçü nasıl olduğumuz sualine cevaptır.Yol'un sınanmaları çok olduğundan ağzımızı tatlılaştırdığı sürece bu işe devam.EVLİYA sözü nakletmekte bir vazife.Yemiş satan çerçi,sattığından ara sıra acıktıkça ağzına atıştırmasıda normaldir.Yine aynı suali soracağım.Bu güne ait Kamillerin bugüne ait söylemleri nasıl olacak?
Ben yine başladığım yerde duruyorum.Sahtesi çok olsa da vazgeçmiş değilim.Hayırlar dilerim
******SALTANAT KISIRDIR.ÇOCUKLARI HİÇ OLMAMIŞTIR
Yüksek yeri mesken edinenleri bekleyen tehlike çoktur.Çünkü göz önündedir.çıkış uzun sürsede iniş süratli ve tehlikelidir.Sevmediklerinin kellesini teslim ettikleri Bostancıbaşılar zaman zamanda Sultanın kellesini almışlardır.Hayatı ,İhtiyarlara sormak lazım derler.Çünkü onlar,dünyanın tüm alayişlerini görmüş olsalarda aynı cümle ile özetlerler:"Göz kırpmak süresi kadar"
"Hayatı ve ölümü yaratmaktan maksat bir imtihan olup kim iyi amel işleyecek"(Mülk suresi ayet 2).İmtihan bir CELAL.Talut'un ordusuna verilen savaş emri,önüne çıkan ırmaktan sadece bir avuç su içme müsadesi ise Cenab-ı Hakk'ın bir imtihanı.Şüphesiz Ayetlerin zahiri manalarının yanı sıra Enfüsi(içsel)manalarının da ifade ve izahı zamanımızın bir ihtiyacı .Sadece bir "avuç su"kavramını milletvekillerine bağlanan "maaş"kabul etsek te fazlasının yasak olduğunu kim ifade edecek.Diyanet mi?Güçlülüğün ifadesi Mersedese binmek değil,yanlışları korkmadan ifade edebilmektir.İçinde "ben"in olmadığın bir dünyalığa sahip olmanın mahsuru yoktur.Aksi durumda Kader,hükümlerini icra edecektir.
2 yıl 6 ay Efendimizin Ravzasını müdafa eden Fahrettin Paşa,gözyaşları içinde kılıcını Resulullah'ın kabrine bırakır ve gözyaşı dökerken dağıstanlı bir asker şu dizeleri söyler:
"Unuttuk İlhan'ı,Kara Oğuz'u,
İşledik seni gözbebeğimize
Bağışla ey şefi kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize
Nedense kimseler dinlemez eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de Ya Resulallah
Ancak sen okursun yüreğimizi
Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz,
Can verir,Canan'ı(s.a.v)veremez Türkler.
Ebedi hadim'ul haremeyniniz
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler"
Topkapı kutsal emanetler bölümündeki eserlerin büyük kısmı,Fahrettin Paşa'nın şehrin tesliminden önce binbir zorlukla İstanbul'a gönderdiği eşyalardır.Şöven değilim.Ama Suud,mutlaka hesabını vermeli.Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal ve diğerleri ,Padişahın fermanına rağmen Medineyi müdafaa eden FAhrettin Paşa gibi aslanlarımıza ihanet edip arkadan vurup çöl kumlarına gömmenin BEDELİNİ ÖDEMELİDİR.Ecyad kalesini yıksalarda,revakları ortadan kaldırsalarda,Medine Tren istasyonunu yok etselerde o topraklarda bize ait birşeyleri geri almak için gideceğimize inanıyorum.SALTANATLA TASAVVUFUN BİRLEŞTİĞİ ALTIN DEVİR gelecek.(En'am 152)Malel Yetim(Yetim Malı)sahibine teslim edilecektir inşaallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder